Hayat, yolculuğunda.
Bu yolculuğun belki de en kısa durağı, yaşadığımız ömürdür.
Elbette bu, iman eden insan içindir.
Çünkü evvel vardır; bizden önce de, daha öncesi de…
Bizden sonra da olacaktır.
Evvel de (öncesiz), âhir de (sonsuz) olan yalnız Allah’tır.

O, tüm yaratılmışlara bir ömür biçmiştir.
Bu, O’nun yasasıdır.
İnsan için bir hayat daha var etmiştir: Ahiret.
Allah’a imanın sonuçlarından biri de ahirete imandır.
Bu sebeple insana akıl, irade, vicdan ve fıtrat üzere bir yaratılış verilmiştir.
Her insan, ister istemez sorumluluk bilinciyle yaratılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Mülk Suresi, 2. Ayet’te şöyle buyrulmuştur:
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”

Belki bu yaşam için pek çok anlam yüklenebilir;
Ancak yukarıdaki ayet, durumu kısa ve öz bir şekilde özetler.
Son bir nükte:
Bir gün hiç bilmediğimiz bir yere geliriz.
Oraya ait olmak için adapte olmaya çalışır, bir şeyler öğrenir, ihtiyaçları karşılamak için çabalarız.
Ve bir gün, geldiğimiz gibi çırılçıplak ayrılırız bu dünyadan.
Hepimiz bu sonu biliriz.
Gideceğimiz yerin güllük gülistanlık mı, dikenlik mi, çorak mı olacağı…
Buradaki yaşamımıza bağlıdır.

Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın duasıyla bitirelim:
İbrahim Suresi, 41. Ayet:
“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.”
Selam ve dua ile.
Aydın Babacan.