KİM KİME RACON KESİYOR?
ŞU OKKALILARI BİR TANIYALIM!
Bilmediğini bilen biriyim. Zira, ben bir hiçim. Ve en çok, en net bildiğim şey; bilmediğimi bilmemdir.
Bu manada bilmediğimi de öğrenmek istiyorum.
Askerliğimi hakkıyla ifa etmiş, askerlik muhabbeti geldiğinde yedi yirmi dört konuşacak kadar askerliğini ve üniformasını seven birisiyim. Askerliğini yapmış biri olarak hiyerarşinin ne manaya geldiğini Peygamber Ocağı’nda öğrenmek ayrı bir gurur ve onurdur.
Malumdur, askeriyede bir problem varsa er bu problemini onbaşıya, onbaşı çavuşa, çavuş astsubaya, astsubay bölük komutanına vs. şeklinde iletir. Bu düzen ve basamaklar şaşarsa artık kaz yürüyüşü mü, komando yürüyüşü mü, alçaktan ya da yüksekten (!) — ki bu “yüksekten sürünme”yi ben henüz bilmiyorum — adama “Fincanı taştan oyarlar, içine de bade koyarlar” şarkısını bağıra bağıra söyletirler.
“Sen şahit oldun mu?” diye sorarsanız, vallahi karargâh yazıcısı olmamdan dolayı bilmiyorum. Lâkin bu yüzden birçok erbaşın savunmasını alıp askeri mahkemeye sevk ettiğimi çok iyi biliyorum.
Neyse...
Bu hamur, hele hele askerlik muhabbeti, ne suya ne de hamura doyar.
Nokta.
10 Kasım’a sayılı günler kala medyaya Kocaeli Valiliği’nin yayınladığı bir haber düştü.
Haberde;
Kocaeli Vali Yardımcısı Olgun Öner imzasıyla Kocaeli Müftülüğü’ne gönderilen yazıda, “10 Kasım Atatürk’ü Anma Programı” kapsamında toplantı yapıldığı, bunun akabinde Kocaeli’nin 12 ilçesinin merkez camilerinde saat 12.30 itibarıyla Mevlid okunmasının kararlaştırıldığı öğrenildi.

Kocaeli Valiliği Protokol Şube Müdürlüğü’nün kararı, Kocaeli Müftülüğü’nce işleme konularak 12 ilçe müftüsüne yazı gönderildi. İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu’nun yazısında,
“Kocaeli Valiliği’nin 10 Kasım Atatürk'ü Anma Programı konulu ilgi yazısı gereği, ilgi karar doğrultusunda 10.11.2025 Pazartesi günü saat 12.30’da tüm camilerimizde Mevlid-i Şerif okutulması hususunda; bilgi ve gereğini rica ederim.”
denildi.
Ne var bunda, değil mi?
Aklıma askeriyedeki hiyerarşik düzen geldi.
Vali bey böyle bir kararı verirken bağlı olduğu kurumdan, yani İçişleri Bakanlığı’ndan, izin aldı mı?
Veya Müftülük direkt olarak Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı iken bu onayı Diyanetten mi aldı.
Peki İçişleri Bakanlığı kime bağlı?
Cevap: Cumhurbaşkanlığına.
Sahi ya, Cumhurbaşkanlığı makamı böyle hassas bir konuda sizce izin verir mi?
O hâlde Kocaeli Valisi, neye göre, kimden izin alarak böyle bir hassas konuda karar verebiliyor?
Benimkisi cahillik. Bilmek isterim.
Madem laiklikle yönetilen bir ülkeyiz, mülki amir olan Vali'nin mevlüt okutmak gibi dini bir meselede Müftüye talimat veremeyeceğini, müftünün bu konuda talimatı ancak Diyanet işleri Başkanlığından alması gerekiyir o halde niçin bu hiyerarşik düzende atlama var.
Sistemimi bilmiyoruz...
Ben yaparım olur mu? Diyoruz.
Yoksa incelediği yerden kopsun mu?
Böyle hususi ve ateş çemberi bir konuda kendi inisiyatifini kullanarak bu talimatı verene de, alana da, uygulayana da maşallah, maşaallah...
Adama sorarlar:
“Yahu birader, sen yürek mi yedin"
Yâda, denilebilir;
Vali böyle bir karar almak için mutlaka Müftü ile görüşür, görüşmeden karar almaz alamazda, Diyanet ancak talimat verebilir. Bu da olmadığına göre, Müftü ile Vali arasında danışıklı dövüş gibi bir durum var." mı diyebiliriz.
Sayın Cumhurbaşkanım, mülki idare böyle hassas bir konuda racon mu kesiyor, yoksa gemileri mi yaktığı belli olmayan bu kamu görevlileri hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz!?
Ve diyoruz ki:
“Söz konusu kararın neden ve kim tarafından alındığının, karar alıcı makam tarafından kamuoyuna açıklanması gerektiğine inanıyoruz.”
Ve yine diyoruz ki:
“Yüce dinimiz İslam, din görevlilerimiz ve camilerimiz; bürokratların, siyasilerin, birtakım ideolojik çevrelerin keyfine göre üzerinde tepineceği politik bir istismar alanı değildir.”
Aksi taktirde etki tepki meselesi ile birlikte karşı cenahtanda birileri akrabaları, çocukları, torunları, sevenleri kısacası aynı düşünce ve davanın sahibi olan insanlarda 81 vilayette ülkenin bütün selatin camilerinde mevlüt okutmaya kalktığında acaba ne yâda neler olur.
Mesela Şallı Bacın'nın torunları, İskilipli Atıf Hoca'nın varsa çocukları veya yakın akraba ve/veya sevenleri veya Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri nin sevenleri böyle bir mevlüt için ülkenin 81 vilayeti, ilçeleri, kazaları, köyleri, mezralarında böyle bir faaliyet yapsa ne güzel olur değil mi?

Bu milletin ayarları sinir uçları ile oynayan oynamak isteyenler aklınızı başınıza alın dünya adeta ateş çemberi, etrafımız yangın yerine dönmüş iken içeride böyle sinir uçlarına dokunan olaylardan kaçın!!!, kaçının!!! Birlik ve beraberliğimize kurşun sıkmak isteyen kim olursa olsun buna kesinlikle izin vermeyin.
Ve lütfen kamu kurumunda çalışan kim ya da kimler olursa olsun, hiç fark etmez; herkes ama herkes, çaycısından, valisine kadar bu hiyerarşik düzen içerisinde gerekli olan çalışmayı yerine getirsin!
Evet, ümitvarız...
Olmaya da devam edeceğiz.
Lakin her şeyden önce ve en önemlisi şu:
KİM KİME RACON KESİYOR?
ŞU OKKALILARI BİR TANIYALIM!
NE DERSİNİZ?
Selam ve dua ile...
Allah’a emanet olun.
Bülent Ertekin