Ahmet KARAKAŞLI

Tarih: 23.09.2025 10:10

SAVAŞSIZ YOK OLUŞ

Facebook Twitter Linked-in

SAVAŞSIZ YOK OLUŞ

Savaşlar, düşmanın tüm kaynaklarını yok etmek üzerine yapılır. Hepsini yok edemezsiniz tabi ama büyük darbe indirirsiniz.

En büyük darbe insan kaynağına indirilen darbedir. Savaşan askeri öldürürsünüz.

Savaşabilecek olanları öldürür ya da zarar verirsiniz.

Sonuçta bir barış yaparsınız. Yenik olan bu barış sürecinde tekrar toparlanıp, güçlenmeye çalışır.

Savaşta meyve ağaçlarını yaksanız on yıl içinde yenisini dikerler.

Evini yıksanız, iki yıl içinde yenisini yaparlar.

Peki, çocuklarını yok ederseniz ne olur?

Bir nesil yok olur.

Bir nesil demek, gelecek kuşakların yok olması demektir.

.....

Arkadaşlar.

Biz birinci Cihan harbinde yenildik.

Genç nüfusumuz yok edildi.

Münevverlerimiz de ya savaşta şehit oldu, ya da inkılaplara kurban edildi.

Yeni dönem için ithal vatandaşlar getirildi. En önemli makamlara oturtuldu.

Türk insanının beyni yıkandı Karakteri değiştirildi. Duygu ve düşüncelerine format atıldı.

Hem bedensel hem zihinsel zehirlenmelere maruz bırakıldı.

Halk fakirleştirildi ve "Yapabileceğin kadar değil, bakabileceğin kadar çocuk yap" fikri enjekte edildi.

Evliliğin önüne binbir engeller konuldu.

Sonuçta insanlar çocuk yapmak istemediler.

....

Bir nesli yok etmek için üç kademeli bir saldırı gerçekleştirdiler.

Kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli.

Kısa vadeli olan savaştı.

Orta vadeli olan beyin yıkamaydı, fakirleşmeydi.

Uzun vadeli olan ise.

Köyden şehre göçü hızlandırmak.

İnsanimizi topraktan uzaklaştırmak.

Ücretli hayata mahkum etmek.

Bakınız. Hala toplulaştırma adı altında topraklar tek elde toplanmaya calışılıyor..

Toplanan toprakları büyük holdinglerin, sonra da çok uluslu şirketlerin eline geçmesi çok mu zor?

Toplulaştırma en büyük tuzaktır.

Öteki yandan dağdaki hazine arazilerinin köylülere dağıtılması projesi de ihanettir. Tapulanan her arazi, insanimizin nefes alma alanını daraltir. Bu araziler kısa bir süre sonra şirketlerin eline geçer. Sonra holdinglerin, sonra da çok uluslu şirketler eliyle yabancıların.

Bu, banknot para hilesiyle Avrupalı birilerinin Türkiye'deki toprakları kağıtlar karşılığında devir alması demektir.

....

Ne dedik.

*Köy arazileri milletin nefes alma alanlarıdır ve tapulandırılıp, satılmamalıdır.

*Köy arazileri toplulaştırılmamalıdır.

*Köy hayatı kolaylaştırılmalı  köyden şehre göçe gerek kalmamalıdır.

*İnsanımızın toprakla bağı güçlendirilmeli, köy nüfusunun artması sağlanmalıdır.

*Doğum teşvikleri ilçe bazında ve nüfus kütüklerindeki vatandaşlar baz alınarak yapılmalı, teşvikler de bunlara yapılmalıdır.

*Parasal teşvikler yapılmamalı, ürüne teşvik verilmelidir.

*Evlilik için para teşvikinden ziyade, evliliğin önündeki engeller kaldırılarak teşvik edilmelidir.

*Meslek eğitimi etkinleştirilmeli, kapsamı genişletilmelidir. Yöresel imkanlar dikkate alınmalı, meslek eğitimine başlama yaşı aşağı çekilmelidir.

*Mecburi eğitim sınırı aşağı çekilmeli, uygulamalı mesleklerde çalışmalar teşvik edilmelidir.

*Doğum yapan kadınlara destek verilmelidir. Parasal değil, kolaylık olarak. Gıda yardımı, sağlık yardımı. Giyim yardımı. Okuma yardımı gibi. Çocuk yapan kadin, çocuğu bakma konusunda endişe yaşamamalıdır.

*Evli insanlar aç kalma, açıkta kalma endişesi taşımamalıdır. Devlet, onlara asgari şartlarda bir yaşam alanı açmalıdır.

......

Ülkemizin genelinde köyden vilayete her şehrin gelişmişliği teker teker incelenmeli ve köyde yaşam kolaylaştırılmalı, teşvik edilmelidir.

Küçük Tarımsal ve hayvansal faaliyetler teşvik edilmelidir. Bu faaliyetlerin küçük olması insan ihtiyacını doğurur. Bu da çocuk sayısını doğal olarak artırır

Çocuk sayısına para vermekle iş bitmez.

Eskiden köy yaşamındakiler para verildiği için mi çok çocuk yapıyorlardı.

Bir de, en önemlisi, "ilçe bazında" çocukluluk ve doğurganlık istatistikleri oluşturulmalı, bunun artırılması için tedbirler geliştirilmelidir. İlçe bazında, ve nüfus kütüğü esasına göre. 

Aksi takdirde demografik yapı da bozulacaktır.

.....

Savaşsız yok olmakla karşı karşıyayız

Çok değil, bu ivme ile yüzyıl sonra Türkiye diye bir devlet de kalmaz, Anadolu'da Türk hakimiyeti de olmaz.

Tedbir almazsak bu makus kader bizi bekliyor.

Yüz yirmi yıl önce Osmanlı yok olacak, hilafet ilga olacak, hanedan beş parasız sürgün edilecek, elifba yasaklanacak, kıyafetler değişecek, ezan yasaklanacak denilseydi adama deki diye bakarlardı.

Tarih, hatayı affetmez.

On yılda her şey değişiverir.

Akıllı olan, düşünür, hesap eder, olan eder.

Düşünen çare bulur, tedbir alır, milletinin geleceğini güvence altına alır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —