Tarihi Değiştiren Suikast ve Sabotaj
Mehmet Nuri BİNGÖL
Tarih sahnesi çoğu zaman büyük savaşlar, imparatorluklar ve unutulmaz liderlerle anılır. Ama bazen, bir elin tetiğe dokunuşu, bir bombanın sessizce yerleştirilişi ya da bir kod satırının görünmez etkisi dünyayı yerinden oynatır. Suikastlar ve sabotajlar: görünürde küçük, ama sonuçlarıyla devasa olaylar...
MÖ 44 yılı, Roma. Senato binasında yankılanan ayak sesleri de tarihin akışını değiştirdi. Julius Caesar, dost bildiği Brutus ve diğer senatörler tarafından hançerlenir. Gaye “Cumhuriyeti kurtarmak”tır. Sonuç mu? Roma’nın çöküşü ve imparatorluk döneminin doğuşu. Bir hançer darbesi, Avrupa siyasetinin önümüzdeki bin yılına yön verir.
28 Haziran 1914. Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip, Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand’a nişan alır.
Tarihin en ünlü tabancası o gün ateşlenir. Bu suikast, zincirleme diplomatik tepkilerle bir kıta savaşını, ardından bir dünya savaşını başlatır. Sonuç: milyonlarca ölü, çöken imparatorluklar ve yeniden çizilen sınırlar.
1930’ların Moskova’sında suikast, sadece bir cinayet değil, bir devlet politikasıdır.Parti üyesi Sergey Kirov’un öldürülmesi, Stalin’in eline büyük bir koz verir. “Büyük Tasfiye” başlar. Binlerce subay, aydın ve muhalif, “suikast şüphesi”yle ortadan kaldırılır. Her kurşun, bir korku rejiminin temeline çakılan çividir sanki.
Nazi Almanyası’nın “Demir Kalbi” Reinhard Heydrich, Prag sokaklarında Çek direnişçilerin hedefidir. “Anthropoid Operasyonu” başarıya ulaşır, ama Nazi yönetiminin öfkesi büyüktür. Heydrich’in ölümü, Hitler’in kanlı misillemelerine yol açar. Fakat bu suikast, direnişin sembolüne dönüşür. Bir insan ölür, bir halk yeniden ayağa kalkar.
22 Kasım 1963. Dallas’ta bir açık otomobil, milyonların gözleri önünde bir trajediye sahne olur. ABD Başkanı John F. Kennedy vurulur. Resmî raporlar Lee Harvey Oswald’ı suçlasa da, perde arkasında hâlâ karanlık sorular var:
CIA mi? Sovyetler mi? Küba mı? Yoksa hepsi birden mi? Kennedy’nin ölümü, Soğuk Savaş’ta yeni bir dönemin başlangıcı olur.
Bağımsızlık Uğruna: Enver Paşa ve
Cahar Dudayev
Kimi suikastlar yalnızca bir lideri değil, bir direniş ruhunu da hedef alır.
1922’de Orta Asya dağlarında, Enver Paşa Sovyet kuvvetlerince öldürülür.
Yıl 1996’ya geldiğinde, Çeçenistan’da Cahar Dudayev bir füze saldırısıyla hayatını kaybeder. İkisinin de hedefi aynıydı: esarete başkaldırmak. Ama onları susturmak, fikirlerini susturamadı.
II. Dünya Savaşı’nda Norveç direnişçileri, Nazi Almanyası’nın atom bombası planlarını sabote eder. Bir su barajına yapılan küçük bir baskın, milyonlarca hayatı kurtarır. Aradan yıllar geçer, sabotaj artık kodlarla yapılır.
2010’da Stuxnet virüsü, İran’ın nükleer tesislerini hedef alır. Yeni çağda bombalar değil, algoritmalar patlar.
Tarihi savaşlar, liderler ve zaferler kadar; karanlık bir koridorda çekilen o tetiğin sesi de belirler. Bir kurşun bazen bir imparatorluğu yıkar, bazen bir halkı ayağa kaldırır. Kimi zaman bir bombanın sessiz patlaması, çağları değiştirir.
Belki de tarihin en büyük ironisi şudur: Koca uygarlıkları şekillendiren olaylar, çoğu zaman bir insanın parmağı kadar küçük bir harekete sığar.