Uğur UTKAN

Tarih: 02.08.2025 16:49

TÜRKİYE'NİN TARİHSEL SURİYE POLİTİKASI VE TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ (1)

Facebook Twitter Linked-in

TÜRKİYE'NİN TARİHSEL SURİYE POLİTİKASI VE TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ (1)

 

Türkiye’nin en uzun ortak sınıra sahip olduğu komşusu Suriye'dir. Çeşitli coğrafi ve tarihi bağlar iki ülkeyi birbirine bağlayan faktörlerdir. 

 

MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA TÜRKİYE-SURİYE BAĞLANTILARI VE MUSTAFA KEMAL'İN DAHA GENÇLİK YILLARINDA BÖLGE İÇİN ORTAK TEŞEKKÜL HAYALİ

 

Mustafa Kemal, daha Harbiye sıralarındayken, Osmanlı Devleti'nin dağılacağını ve Türklerin çoğunluk olduğu topraklarda bir millî devlet kuracaklarını görmüştü. Bu durumda Arapların çoğunlukta olduğu Osmanlı toprakları Araplara terk edilecekti. Nitekim Mustafa Kemal haklı çıkacaktı. Birinci Dünya Savaşı sonunda, Türklerin çoğunluk olduğu topraklar bile işgal altına düştü. Bu koşullarda, artık Türkiye’nin önünde, millî devlet programı vardı. Mustafa Kemal 1919’da Kurtuluş Savaşını örgütlerken, aynı zamanda Irak ve Suriye'de antiemperyalist örgütler ile temasa geçmiştir. Düşüncesi yeniden Osmanlı düzeni tesis etmek değildi fakat bölgenin lideri yine Türkiye olmalıydı. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Millî’nin kabul edilmesinden 11 gün önce, 17 Ocak 1920 günü, Erzurum ve Sivas Kongrelerinden beri saptanan Arap topraklarının Araplara ait olduğu kararını bir kez daha belirtti. Evet Mustafa Kemal'in aklında Misakı Milli’nin ötesinde bir proje vardı. Türkiye’de ve coğrafyasında yeni bir emperyalist işgale mahal vermeyecek bir devlet ve siyasal sistem planlıyordu!

 

Evet Mustafa Kemal Paşa, Ortadoğu'da Türkiye’nin, Suriye'nin ve Irak'ın bir araya gelerek konfederasyon veya farklı bir şekilde ortak bir sistem planlıyordu fakat resmi tarih bundan bahsetmez. 

 

ATATÜRK’TEN SURİYE, IRAK VE TÜRKİYE KONFEDERASYONU 

Mustafa Kemal Paşa'nın bölgedeki anti-emperyalist direniş teşkilatlarına çektiği bir telgrafta “Osmaniye, Bahçe, Maraş, Urfa taraflarında pek mühim muvaffakiyetler elde ettik. Hareketimize devam etmekteyiz. Mektuplarınızda, Suriye, Irak ve Türkiye’nin bağımsızlıklarını kurtaracak bir ‘konfederasyon’ teşkil eylemek veyahut gelecekte kararlaştırılacak tarzda bir irtibat tesis eylemek maksadıyla birlikte hareket edilmesi bildirilmiş ve biz de bu tekliflerinizi kabul ederek, tafsilatlı talimat göndermiştik. Bunların ulaştığına dair henüz bir malumat alamadığımızdan, Maraş üzerinden daha çabuk alabileceğinizi düşünerek, sözü geçen talimat özetini aşağıda arz ederiz.” ibareleri geçmektedir ki bununla ilgili okurlarımıza önereceğimiz esas kaynak, ilk defa 2018 yılı Ekim ayında basılan “Atatürk’ün Bütün Kaleminden 8 Suriye ve Irak” adlı kitaptır. 

 

Burada görüldüğü gibi Atatürk, Anadolu’ya geçtikten sonra komşularımız Irak ve Suriye’nin ulusal güçleriyle de ilişki kurmuş ve onların kurtuluş mücadelelerine katkı yapmıştır. Türkiye, Irak ve Suriye arasında üçlü bir konfederasyon düşüncesi amaçlanmış.

 

Üç komşu ülkenin işgallerden kurtulması için ortak savaşım söz konusu.

 

Komşularımızla, özellikle de aynı imparatorluğu oluşturduğumuz ülkelerle ilişkiler hep sağlam tutulmuş ve siyasal, ekonomik, kültürel, hatta askeri işbirlikleri düşünüldü Atatürk döneminde.

 

Atatürk, Anadolu’daki antiemperyalist milli hareketle, Irak’taki ve Suriye’deki antiemperyalist hareketler arasında Uceymi Paşa ve özellikle Şeyh Ahmet Sunüsi aracılığıyla ilişki kurmuştur. O, bir taraftan Anadolu’yu düşmandan temizlemenin hesaplarını yaparken, diğer taraftan hem Musul’u Misak-ı Milli sınırlarına katmak, hem de Irak ve Suriye’deki bağımsızlık hareketlerini güçlendirmek istemiştir.

 

Anadolu’da emperyalizme karşı bir Kurtuluş Savaşı veren Atatürk -pek anlatılmasa da- eş zamanlı olarak Irak’ta ve Suriye’de de antiemperyalist hareketlerin gelişmesine destek olmuştur. Öyle ki Arap İslam dünyasında Kemalist hareketin Irak-Suriye uzantısına, “Harekât-ül Kemaliye” adı verilmiştir. Atatürk, Anadolu’daki antiemperyalist milli hareketle, Irak’taki ve Suriye’deki antiemperyalist hareketler arasında Uceymi Paşa ve özellikle Şeyh Ahmet Sunüsi aracılığıyla ilişki kurmuştur. O, bir taraftan Anadolu’yu düşmandan temizlemenin hesaplarını yaparken, diğer taraftan hem Musul’u Misak-ı Milli sınırlarına katmak, hem de Irak ve Suriye’deki bağımsızlık hareketlerini güçlendirmek istemiştir. Atatürk’ün, 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni kazanmasından sadece bir gün sonra, 31 Ağustos 1922’de, Özdemir Bey de müfrezesiyle -Atatürk’ten iki bin kilometre uzakta- Derbent Zaferi’ni kazanmıştır. Böylece İngilizlerin ifadesiyle adeta Irak’ta “Kemalizm hayaleti” dolanmaya başlamıştır. Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’yu düşmandan temizleyen Atatürk, Irak ve Suriye’nin de bağımsız olabilmesi için -bilinenin aksine- çok çaba harcamıştır. Bütün bir Kurtuluş Savaşı boyunca “Biz aslında gerek Suriye ve gerek Irak’taki insanların bağımsız olmaları esasını kabul etmişizdir. Buna dair bir itirazımız yoktur.” diyen Atatürk, Irak’ın ve Suriye’nin, bağımsızlık mücadelesini ölünceye kadar hep desteklemiştir. Yeri gelmişken Atatürk'ün Suriye ve Irak ile ilgili söylediklerine de bir göz atalım: “Bütün kabahat Osmanlı İmparatorluğu’ndadır. Balkan Harbi sonunda Gelibolu’daydım. Ben Talat Paşa’ya teklif ettim. ‘Suriye’ye, Irak’a istiklal veriniz’ dedim. Talat Paşa: ‘Bunu başkasına söyleme, seni asarlar’ dedi. Fakat yapılacak şey bu idi. Eğer yapılsaydı, bugün Türkiye, Suriye, Irak, ki zaten kardeştirler, bugün daha samimi kardeş olacaklardı.” 

24 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birinci “ilk gizli celsesi”nde Kral Faysal hakkında bilgi veren Mustafa Kemal’in şu ifadeleri galiba Atatürk'ün konfederasyon için ne denli kararlı olduğunu ortaya koymaktadır:

“..Dedik ki: ‘Artık millî sınırımız dahilinde bulunan insani kaynakları ve genel menfaatleri sınırımız haricinde israf etmek istemeyiz. Fakat birlik kuvvet teşkil edeceğinden bütün İslam âleminin manen olduğu gibi maddeten de müttefik ve birleşmiş olmasını şüphe yok ki, büyük memnuniyetle karşılarız ve bunun içindir ki, bizim kendi sınırımız dahilinde bağımsız olduğumuz gibi Suriyelileri de sınırı dahilinde ve millî hâkimiyet esasına dayanmış olmak üzere serbest ve bağımsız olabilirler. Bizimle anlaşmanın ve ittifakın üstünde bir şekil, ki federatif veyahut konfederatif denilen şekillerden biriyle peyda edebiliriz.’” 

 

Atatürk, Suriye ve Irak’ta Arapların ve Kürtlerin Fransız ve İngiliz emperyalizmine karşı mücadelelerini ateşledi. Oralara örgütçüler ve silahlı birlikler gönderdi. Başarılı oldu. Büyük ayaklanmalar gerçekleşti. Dahası o ortak mücadele ortamında, Türkiye, Suriye ve Irak arasında bir konfederasyon oluşturulmasını, Arap örgütleriyle karara bağladı. Bu konu bilinmez.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —