“Yol Varsa Budur, Bilmiyorum Başka Çıkar Yol” (21)
Kardeşlik Hukuku Tesis Edilmeli
Bu Kâinatı, biz insanları ve bütün mevcudatı yaratan Rabbimiz, biz Müslümanları birbirine kardeş eylemiş. Hucurat Suresi’nin 10. Âyetine meâlen bakalım:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki, esirgenesiniz.”
Sevgili Peygamberimiz (asm) hicretle Medine’ye gelmiş olan Muhacirlerle Medine’nin yerlisi Mü’minleri (Ensarı) kardeş eylemişti. Ensar; evlerini, arazilerini kardeşleriyle paylaşmıştı. Sonraki devirlerde ganimetler alınınca Peygamberimiz (asm) Ensar ve Muhaciri toplamış, şu teklifte bulunmuştu: “Dilerseniz bu ganimeti aranızda eşit olarak taksim edeyim. Dilerseniz muhacirlere vereyim. Onlar da kendi evlerini yapsınlar, kendi arazilerini alsınlar. Ne dersiniz?” Bunun üzerine Ensar şu cevabı vermiştir:
“Ya Resulullah bizim hissemizi de Muhacir kardeşlerimize veriniz. Ancak bir şartımız var. Onlar yine bizim evlerimizde otursunlar, bizim bahçemizi ve arazimizi ekip biçsinler.”
İşte buna “îsar hasleti” denilmektedir. Yani kendileri muhtaç durumda iken Mü’min kardeşlerini nefislerine tercih etmek… Kur’an-ı Azimüşşan’da Ensar’ın bu hasleti methedilmektedir. Haşr Suresinin 9. âyetine Meâlen bakalım:
“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine iman yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunanlar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Muhacir ve Ensar’ın arkasından gelenler ise kendilerinden önce gelen kardeşlerine devamlı duâ etmektedirler. Haşr Sûresinin 10. Âyeti bize bunu haber vermektedir. Meâlen bakalım:
“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: ‘Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimizi bağışla: kalblerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen Çok şefkatli, çok merhametlisin!”
Bu duâ ediş, Kıyamete kadar devam edecektir. Sonradan gelenler, daha önce gelenleri hep böyle hayır ve duâ ile yâd ecektir. Mü’mine yakışan budur.
Sevgili Peygamberimizin İslam kardeşliğiyle ilgili pek çok hadis-i şerifi vardır. Bunlardan bazılarını –kulağımıza küpe olması için- hatırlayalım:
“Kim Müslümanların derdini kendine dert edinmezse, onlardan değildir.”
“İçinizden hiçbiriniz kendi nefsi için sevdiğini, mü’min kardeşi için de sevmedikçe hakiki mü’min olamaz.”
“İman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de kâmil imana eremezsiniz. Size bir yol göstereyim ki onu yaptığınız zaman aranızdaki sevgi artsın. Aranızda selamı yaygınlaştırınız.”
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık yapmaz.Tehlikeli bir durumda kalsa yalnız bırakmaz. Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın üzüntüsünü giderirse, Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”
“Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah"ın kulları, kardeş olun. Bir Müslüman’ın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması helâl olmaz!”
Bu âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde buyrulduğu üzere Müslümanlar birbirinin kardeşidir. Bu iman kardeşliğinden başka bir de akrabalık bağı ve bundan kaynaklanan birliktelik ve muhabbet vardır. Buna “Sıla-i Rahim” denilmektedir ve farzdır. Sıla-i Rahmi kesmek ekberü’l kebâir günahlardandır.
Nahl Suresinin 90. âyetine meâlen bakalım:
“Muhakkak ki Allah, adâleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”
Peygamber Efendimiz (asm) akrabalık hukukunu muhafaza etmek için soyumuzu öğrenmeyi emretmiştir. Dede, nine, baba, ana, hala, teyze, amca dayı, kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader, baldız, amca çocukları, dayı çocukları, hala çocukları, teyze çocukları… Bunlar yakın akrabalar. Bir de aynı sülaleden akraba olduğumuz yakınlarımız var.
İslam kardeşliği ve akrabalık bağı İslam toplumunun temelidir. Bunu keşfeden İslam düşmanları ve zındıka komiteleri asırlardan beri bu bağı koparmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki bunda da büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. Maalesef akrabalık ve kardeşlik hukuku zayıflamıştır. Kardeş kardeşe küstür. Böyle olur mu?
Bu vatana göz dikenler yıllar önce ajanlarını kullanarak Kürt kardeşlerimize zulmetmiş, haksızlık yapmıştır. Hakeza Türklere de devrimleri bahane ederek zulmetmiş ve onları inançlarından koparmaya çalışmışlardır. Kısaca bu ülkede Müslüman olanlar darbe yemiştir. Şimdi kardeş olduğumuzu hatırlama zamanı. Kürt, Türk, Arap, Pomak, Zaza, Çerkes, Arnavut... Hepsi kardeştir. Bu kardeşlik bağını kuvvetlendirmeli, elbirliği ile bu vatana sahip çıkmalıyız. Akrabalık bağını güçlendirmeli, birbirimize muhabbet etmeliyiz. Bu sevgi bağı Rabbimizin Rahîm isminin tecellisine vesiledir. Biz Müslümanlar ve akrabalar birbirimizi sevelim ki Allahu Azimüşşan da bizi sevsin, düşmanlarımıza karşı bize yardım etsin.
@öne çıkar