“Yol Varsa Budur, Bilmiyorum Başka Çıkar Yol” (8)
Haremlik Selamlık İnancını Hedef Aldılar
B- Haremlik-Selamlık: Zındıka komitesinin İslam cemiyetini dejenere etmek için kullandığı en tesirli silahlardan biri de Haremlik-Selamlık kültürünü tarumar etmektir. Ne hazindir ki bunda da muvaffak olmuşlardır.
İslam’da Haremlik-Selamlık, aile emniyetini ve nesli koruyan temel bir kültürdür, aynı zamanda temeli Âyet-i kerimelere ve Hadis-i şeriflere dayanan bir farzdır. Bu kültür son yüzyıla gelinceye kadar bütün İslam cemiyetlerinde hassasiyetle uygulanmıştır.
Bizim Gaziantep’te ve Anadolu’nun pek çok yerinde eski evlerin kapısında iki çeşit halka bulunur. Biri el şeklindedir ve çalınınca “tok tok” diye ses çıkartır. Bu tok sesi işiten ev halkı gelenin erkek olduğunu anlar ve kapıyı erkek açar. Diğer halka ise yuvarlak halka şeklidedir. O da “tık tık” diye daha ince bir ses çıkartır. Bu da kapıdakinin hanım olduğunu gösterir. Bunu işiten ev halkından hanım olan gidip kapıyı açar.
Şayet misafirler ailece gelmişlerse o vakit erkekler evin selamlık kısmında, hanımlar da harem kısmında oturur. Böylece nâmahrem olanlar birbirini görmezler. Sözün burasında haremlik-selamlık tâbirlerinin ne mânâya geldiğini anlamamız için, mahrem-nâmahrem tabirlerini ve fıkhî hükümlerini anlamamız gerek.
Mahrem: Nikahı caiz olmayan hanımlar. Bunlar; Annesi, annesinin annesi, babasının annesi [Bunlar ne kadar yukarı gitse (yani, annesinin annesinin annesi… gibi) mahremdir] Kendi kızı, kızının ve oğlunun kızları. Annesinin ve babasının kız kardeşleri. (Yani, teyzeler ve halalar. Bunlar isterse anne ve babanın üvey kardeşleri olsun, bir şey değişmez.) Kız kardeşi, kız kardeşinin kızı ve erkek kardeşinin kızı. (Bunlar da ne kadar aşağı gitse yine mahremdir.)
Bu saydıklarımız neseb, yani soy itibariyle mahrem olan kadınlardır. Bir de hısımlık, evlenmek yoluyla mahrem olan kadınlar vardır ki bunlar da şunlardır: Nikahlı karısının annesi (kayınvalidesi), kayınvalidesinin annesi ve karısının babasının (kayın pederinin) annesi. (Bunlar ne kadar yukarı gitse ebedî mahremdirler. Karısını boşasa dahi bunların mahremliği devam eder. Nikah yaptıktan sonra gerdeğe girmese dahi bu hüküm değişmez.) Karısının başka kocadan olma kızları ve oğullarının kızları. (Bunlar ne kadar aşağı gitse yine mahremdirler. Ancak erkek nikah yaptığı halde gerdeğe girmemişse bu kızlar mahrem olmaz.) Kendi annesinden başka babasının diğer karıları (üvey anne) ve büyük babaların karıları.
Mahremlik bir de ridâ, yani emme ve emzirme yolu ile husûle gelir. Ancak emen veya emzirilen çocuğun İmam-ı Azama göre iki buçuk yaşını, İmameyn’e göre de iki yaşını geçmemiş ve memeden kesilmemiş olması lazımdır. Bu müddet zarfında çocuk hangi kadının sütünü emerse emsin, bu kadın çocuğun sütannesi ve mahremi olur. Burada çocuğun emdiği süt miktarı nazarı itibara alınmaz. Az emsin, çok emsin, hüküm budur. Eğer çocuk iki buçuk yaşını geçmiş veya iki buçuk yaşını geçmediği halde memeden kesilmişse, bu çocuğu emzirmekle onun sütannesi ve mahremi olamaz. En doğru görüş budur ve Dürer’de böyle geçmiştir. Bu yolla mahrem olan kadınlar da şunlardır: Sütannesi tıpkı annesi gibi kendisine mahremdir, nikahı haramdır. Sütannesi kendisine haram olunca, sütannesinin annesi de kendisine mahrem olur.
Süt annesinin emzirdiği diğer bütün çocuklar da kendisine mahremdir. Bu çocuklar ister süt annesinin kendi çocukları, isterse başkalarının çocukları olsun.
Süt teyzesi ve süt halası da kendisine mahremdir. Ayrıca erkek ve kız sütkardeşleri ve bunların çocukları da kendisine mahrem olurlar.
Buraya kadar saydığımız mahremlerden başka:İnsanın karısı nikahında iken karısının kız kardeşi kendisine mahremdir. Fakat karısı ölse veya boş olsa, iddetten sonra karısının kız kardeşi ile nikahlanması câiz olur. Aynı şekilde gerek neseb, gerek süt ve gerekse hısımlık yoluyla birbirine mahrem olan iki kadının bir erkeğin nikahı altında toplanması haramdır. (İki kız kardeş, yahut bir kadınla teyze veya halasını bir nikah altında toplamak gibi.
Saydığımız bu mahremlerin dışında kalan bütün insanlar nâmahremdir. Bunlara yabancı erkek ve yabancı kadın denilir. Bir yabancı, insana ne kadar yakın akraba olursa olsun nâmahremdir. Çünkü onunla arasında nikah kıyılması câizdir.
Nâmahrem: Yukarda da geçtiği üzere aralarında nikah olabilecek kişiler nâmahremdir. Yani yabancı hükmündedir. Dolayısıyla bir nikah bağı olmaksızın bir arada olmaları, birbirine bakmaları câiz değildir.
Nur Suresinin 31. âyet-i kerimesinde mahremler ile yabancıların arası ayırt edilerek, kadınların 13 sınıf erkekle ihtilatına, yani aynı ortamda bulunmalarına ve onlara karşı çarşafsız bulunmalarına izin verilmiştir. O erkekler şunlardır: 1. Zevc (koca) 2. Babalar [baba, babanın babası –yani dede-] 3. Kayınbabalar [kocasının babası, kocasının dedesi], 4. Oğullar, 5. Üvey oğullar, 6. Kardeşler, 7. Erkek kardeşlerin oğulları [yeğenler], 8. Kız kardeşlerin oğulları [yeğenler], 9. Köleler, 10. Şehvetten kesilmiş ihtiyar ve inîn kimseler, 11. Henüz mürâhik (büluğ çağına yaklaşmış) ve bâliğ olmayan çocuklar, 12. Dayılar, 13. Amcalar.